Haber

Meral Akşener: “Recep Bey’in ‘Havalıyoruz’ dediği anda Türkiye dibe battı.

İyi partiGenel Lider Meral Akşener, “21 yıldır ‘Güçlü’ türkiye ‘ ile başlayan kaç cümle, çok kelime duyduk. Kaç vaat, kaç kelime maksat duyduk. Ne kadar saçmalık, ne kadar hikaye duyduk. Ama tüm bunların sonunda türkiyeYönetenler ve onun etrafında toplanan dar bir grubun güçlendiğini gördük. türkiyeHer geçen gün gücünü kaybettiğine şahit olduk. Recep bey Türkiye ‘Kalkıyoruz’ derken Türkiye dibe battı. Uçuyoruz derken Türkiye uçurumun kenarına geldi. Büyüyoruz dedikçe krizler yumağı derinleşti” dedi.

İyi partiBaşkan Meral Akşener, bugün ATO Kongresi’nde düzenlenen İYİ Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı’nda konuştu.

Aksener dedi ki:

“BUGÜN TÜRKİYE’DE KERİM DEVLETİ ANLAYIŞIMIZI YOK EDENLER VAR”

“Bugün Türkiye’de ne yazık ki geçmişimizi unutturmak isteyenler var. Bizi 20 yıllık bir kısır döngüye sıkıştırmak isteyenler var. Tarihimizi küçülterek büyütmek isteyenler var. Bugün Türkiye’de kutsal devlet anlayışımızı yerle bir edenler var Geleneklerimizi çiğneyenler var Cumhuriyet değerlerimizi yok sayanlar var Maalesef bugün Türkiye’de uçarı, beceriksiz, yüzsüz, yüz karası bir yönetim var. tarihe, kara bir vicdana ve günahkar bir ahlaka.

Ancak tüm bunlara rağmen bugün Türkiye’de hakkı savunan iyi insanlar var. Doğruyu söyleyen iyi insanlar da vardır, milletin sesi olan iyi insanlar da vardır. Türkiye’nin sahipsiz olduğunu düşünenler bu salona iyi bakın, bakın bu salonda güzel insanlar var. Tarihinde kimseye boyun eğmemiş bu büyük milletin korkutarak, bastırarak, susturarak sevincini sürdüreceğini ümit eden sizler, maaşı yüksek saray danışmanları, buradaki yiğitliğe bakın. Bak, burada yeterince var. Kurduğunuz kanunsuz düzenin asla bozulmayacağını sanan rant şebekesi; Bakın burada münasip insanlar var ve baktığı dev aynayı milletin gönül penceresi sanan Beştepe muhtarı siz buraya çok düzgün bakıyorsunuz çünkü burada yeterince güzel insan var gönüllerde. bu aziz millet

Dertlerinize çare bulmaya çalışan aziz milletim, üzülmeyin. Bak güzeller var. Çalınan umutlarının peşinde koşan genç kardeşim sırtını dönme bak düzgünler var. Hayatları hiçe sayılan ablalarım, kendilerine biçilen hayatı yaşamaya zorlandılar; Umudunu kaybetme bak burada uygun olanlar var. Bunalımlı, yorgun, canı sıkılan ve tüm yaşadıkları karşısında analiz nerde diye soran kardeşim. Endişelenme, burada bazı düzgün olanlar var.

“DEVLETİMİZ BÖYLE BİR YÖNETİMİ HAK ETMEDİĞİ İÇİN BURADAYIZ”

Devletimiz böyle bir yönetimi hak etmediği için buradayız. Milletimizi her şeyden çok sevdiğimiz için buradayız. Türkiye’nin artık bu yükü kaldıramayacağını bildiğimiz için buradayız. İki kutup arasında sıkışıp kalan insanlarımıza üçüncü bir yolun mümkün olduğunu göstermek için buradayız. Yağmalanan, kurban edilen, talan edilen topraklarımızın tapularının milletimize ait olduğunu göstermek için buradayız. Bizler bir kişinin ağzına kadar mahkum olan ülkemize demokrasi getirmek için buradayız.

Tüm iftiralara rağmen biz hala buradayız. Kurulan tüm tuzaklara rağmen hala buradayız. Tüm dümenler dönmüş olsa da biz hala buradayız. Böbürlenmelere, engellere, barikatlara ve hatta mermilere rağmen biz hala buradayız ve dimdik ayaktayız. Biz bu yola çıkarken milletimize söz verdik. Sesi çıkmayanların sesi olacağımızın, yoksulların zulmüne engel olacağımızın sözünü verdik. Çaresizlerin yanında olacağımızın, evladına bakamayan annelerin, evini geçindiremeyen babaların derdine derman olacağımızın sözünü verdik.

“BEKLEMEYİN, 14 MAYIS’TA TARİH YAZACAĞIZ”

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayacağımıza, milletimizin hakkını çıkar peşinde koşanlara yedirmeyeceğimize söz verdik. Verilen sözleri unutturmayacağız, emeklilerin, öğretmenlerin, polislerin, sağlık çalışanlarının hakkını arayacağız diye söz verdik. Ahlakı kadın bedeni üzerinden tanımlamaya çalışan kirli zihniyete son vereceğimize, artan taciz, tecavüz, şiddet ve cinayetlere karşı kadınlarımızı yaşatacağımızın sözünü verdik.

Bugün, kuruluşumuzun ilk gününde çelik irademizle sözümüzün arkasındayız. Çok daha güçlü, çok daha zayıf, çok daha büyük bir aile olarak sözümüzün arkasındayız. Arkamızda milletimizin desteği, kalbimizde vatan sevgisi ile sözümüzün arkasındayız. Ve eminim ki, Allah’ın izniyle 14 Mayıs’ta milletimizi bu canavarca kumpastan kurtaracağız. 15 Mayıs sabahı kırılacak olan demokrasinin şafağını hep birlikte karşılayacağız. Güçlü, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’ye hep birlikte ulaşacağız. Sözümüz sözümüz, biz buradayız, hazırız. Merak etmeyin 14 Mayıs’ta tarih yazacağız.

“BUGÜN ÜLKEMİZİN KURALLARI ADALETİ ZULÜMLE SARSMAKTA VE BİLGİYİ CAHELE KARŞI HAYATTA KALMAKTADIR”

Medeniyet yolculuğu insanlar içindir, ancak tarih boyunca insanı gerçekten merkeze koyan çok az medeniyet tartışması olmuştur. Bizler böyle bir tezin mirasçılarıyız. Kopardığı üzümün parasını asmanın olduğu kısma asan, komşusu açken evinde rahat uyumayan, ülkesi için alyans satan asil bir medeniyet yolunun yolcularıyız biz. Zulüm yerine adaleti, cehalet yerine bilgiyi, yozlaşma yerine barışı, tiranlık yerine özgürlüğü, talan yerine adil paylaşımı benimseyen bir anlayışın temsilcileriyiz. ‘İnsan yaşasın devlet yaşasın’ mottosu olan asil bir devlet geleneğinin bugün sahipleriyiz.

Bugün ülkemizin böyle bir anlayışla yönetildiğini düşünüyor musunuz? Ne yazık ki hayır. Bugün ülkemizi yönetenler zulümle adaleti sarsmaktadır. Bilgiyi cehalete kurban ederler. Nifakla barışı bozarlar. Özgürlükleri baskıyla bölerler. Halkımızı değil kendilerini düşünüyorlar. Halkımızı değil, kârlarını koruyorlar. Halkımızı yaşatmıyorlar, yandaşlarını yaşatıyorlar. Ne yazık ki bugün; AK Parti iktidarının 20 yıllık tahribatı sonucunda halkımız artık yaşayamaz hale gelmiştir.

“KADINLAR BU ÜLKEDE GÜLÜŞLERİ, MUTLULUKLARI VE BAŞARILARIYLA YAŞAMAZLAR”

Kadınlar artık bu ülkede gülümsemeleri, mutlulukları ve başarılarıyla yaşayamazlar. Gençlerimiz artık bu ülkede hayalleri, umutları ve gelecek planları ile yaşayamazlar. Çocuklarımız artık bu ülkede kaliteli eğitim hakkıyla, keyifle, doyumla, yaşının getirdiği sorumluluklarla, hatta tok yaşayamazlar. Yaşlılar, emeklerinin karşılığı olarak, hak ettikleri huzurla, torunlarının geleceğini düşünmeden bu ülkede yaşayamazlar artık. Bu beceriksiz hükümet yüzünden milletimiz artık günlerini sanki ‘hayatta’ymış gibi geçiriyor. Aslında her gün günü kurtarma telaşı içinde bir kısır döngü içinde ölüyor ama günü ‘yaşıyormuş’ gibi geçiriyor. Onu boğan kederden nefes bile alamıyor. Ama günlerini ‘yaşıyormuş’ gibi geçirir. Bir gün, bir hafta, hatta bir ay huzur bulamıyor, günlerini ‘yaşıyormuş’ gibi geçiriyor. İşini yapıp, emeğinin hakkı, şerefi ve prestijiyle yaşayamaz. Seçimlerini özgürce yaşayamaz. Hayatını istediği gibi yaşayamaz.

“CEREN’LER, ÖZGECANLAR, ŞÜLELER, PINARLAR, EMİNELER, RAZİYELER, DİLARA VE DAHA FAZLA KADINLAR YAŞAMAZ”

Üstelik AK Parti iktidarının milletimizi içine soktuğu bu acıklı tablo ne yazık ki sadece ‘yaşıyor’ numarası yaparak günü geçirmekle sınırlı değil. Mesela büyük bir felaketin yüzyılın felaketine dönüşmesini izlediler. Adıyaman’da, Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adana’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Osmaniye’de, Şanlıurfa’da, Kilis’te, Malatya’da halkımızı yaşatamadılar. Mesela Recep Bey çıktı ‘Kader planı’ dedi. ‘Ölüm bu işin doğasında var’ dedi. Hatta dün Hatay’da daha da ileri gittiler. ‘Bu depremde rahmet var’ demeyecek kadar ileri gittiler. Sonuç neydi? Ne selde, ne depremde, ne mayın felaketinde insanımızı yaşatamadılar. Mesela ‘Ya davulcu, ya zurnacı’ dediler. ‘Kadın evin süsüdür’ dediler. “O saatte orada ne işi vardı?” suçladılar. ‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin’ dediler. Ve jüri üyeleri böyle söyledi. Sonuç neydi? Ceren, Özgecan, Şule, Pınar, Emine, Raziye, Dilara ve daha birçok kadını yaşatamadılar.

“GENCEL AKADEMİCİSİNİN KANINI YERLERE BIRAKTILAR. SİNAN ATEŞ’İ YAŞATMADILAR”

Örneğin başkentin göbeğinde alçakça bir suikastı görmezden geldiler. Katilleri, azmettiricileri, bu alçaklığa ortak olanları görmezden geldiler. Yargı süreçlerine müdahale ettiler ve yerde genç bir akademisyenin kanını bıraktılar. Yani Sinan Ateş’i yaşatamadılar. İşte tam da bu yüzden bugün buradayız. Dik duruyoruz, omuz omuza. Çünkü devletimizin beceriksiz bir hükümetin eline düştüğü bu acizliği reddediyoruz. Milletimizin içine düştüğü bu çaresizliği reddediyoruz. Türkiye’de yaşamanın bu kadar zor olduğunu reddediyoruz. ve adaletsizliğin kararlaştırıldığı bu çarpık düzene ‘dur’ demek; Halkımızı yaşatmayan bu kayıtsızlığa son vermek, barış için, huzur için, hak ettiğimiz gibi yaşamak için bugün burada hep birlikte çok değerli bir adım atıyoruz.

‘Önce millet, önce vatan’ diyerek, halkımıza hak ettiği saygıyı gösteren bir bakış açısıyla, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında milletimize yaşattığı bir Türkiye ve 14 Mayıs’tan itibaren yeni bir toplumsal sözleşme vaad ediyoruz. her inançtan, her fikirden ve her yaşam biçiminden. Çünkü görüyoruz ki gerçek barış ve refah, gerçek bir Cumhuriyet’ten tam ve mükemmel bir demokrasiye geçiyor. Her vatandaşımızın eşit fırsatları ve eşit saygıyı hak ettiğine yürekten inanıyoruz. Daha iyi bir Türkiye’nin tüm vatandaşlarımız ve gelecek nesiller için mümkün olduğunu çok iyi biliyoruz.

“HER VATANDAŞININ BİREYSEL DURUMU, İHTİYAÇ VE SORUNLARI ÇERÇEVESİNDE ÖZEL OLARAK TOPLADIK”

Milletimizin rahat bir nefes alıp geleceğe umutla bakacağı baharı müjdeleyen ÂLÂ Parti iktidarında bugün sizlerle güneşli günlere bakış açımızı, yönetim anlayışımızı ve gerçekleştireceğimiz hedeflerimizi konuşacağız. uzun bir aradan sonra umut Atatürk’ün büyük vizyonuna yakışır, adil, saygılı, nitelikli ve güçlü bir Türkiye’den bahsedeceğiz. UYGUN Partisi olarak milletimize sunacağımız Toplumsal Mutabakat’ımızı tüm dünyaya duyuracağız. Bu çerçevede, Toplumsal Sözleşmemizin somut adımlarını, analizlerimizi ve projelerimizi anlattığımız, yaklaşık 3.000 maddeden oluşan Seçim Beyannamemizi de hazırladık. Ayrıca bu beyannamenin diğer beyannamelerden temel bir farkı bulunmaktadır. Beyannamemizi bizzat hazırladık. Yani YETERLİ Parti olarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik. ve DÜZGÜN Parti hükümeti olarak her bir vatandaşımızın bireysel şartları, ihtiyaçları ve sorunları çerçevesinde gerçekleştireceğimiz taahhütlerimizi derledik. Milletimize ve ülkemize hayırlı olsun.

“SOSYAL SÖZLEŞMEMİZİN BİRİNCİ UNSURU: ADALET”

Toplum sözleşmemizin birinci unsuru; adalet. Devletin milletiyle kurduğu bağın temeli adalettir. Çünkü adalet, devletin merhametli elidir, milletine hak ettiği yaşam standartlarını sunabilmenin erdemidir. Özünde ulusun özgürlüğü ve eşitliği vardır. Ama bugün sadece adliye koridorlarında adaletten bahsetmiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece kanun önünde eşitlik sunmaz. Vatandaşların birebir vakitte hedeflerine ulaşabilmeleri için engelleri kaldırır ve fırsatların kapısını açar. Yani toplumsal gelişimin de önünü açar. Ancak bugün AK Parti’nin de yardımıyla ülkemizdeki adalet anlayışı evrensel olmaktan uzak, sadece iktidar mensuplarının yararlandığı, kendilerine göre yorumlayıp uyguladıkları bir anlayışa dönüşmüştür. Çünkü onlara göre adalet, kendine ait olanı kayırmak demektir. Çünkü onlara göre adalet milletin cebinden alıp kendi cebine koymaktır.

Çünkü onlara göre adalet 5-10-15 maaş almak demektir. Çünkü onlara göre adalet, onlar lüks arabalara toz irmik atarken bu ülkenin diğer çocuklarının aç yatması demektir. Çünkü adaleti sadece bir süs, bir kılıf, bir silah olarak kullanırlar. Çünkü adaleti, zevklerine göre taraf tutabilecekleri bir oyuncak olarak görürler. Çünkü adaletin geri döneceğini ve bir gün buna en çok ihtiyaç duyacaklarını unuturlar. Ama biz YETER Partisi olarak burada konuşuyoruz. Milletimizin 14 Mayıs’tan sonra sandıkta uğurlayacağı Recep Bey ve arkadaşlarına adaletli davranacağımızı söylüyoruz. Bu ülkenin milyonlarca mazlumunun da adaletini sağlayacağız diyoruz. Ve buna çok ihtiyaçları olacağını da çok iyi biliyoruz.

“ADİL OLMAK, ADİL OLMAK, ADİL KARARLAR ALMAK VE ADALETLE YÖNETMEK”

Adil olmak, adil davranmak, adil kararlar almak ve adaletle yönetmek cesaret ister. Eşini, dostlarını, akrabalarını kayırmaya alışmış olanlar bunu anlayamaz. Çünkü her vatandaşa eşit yaklaşmak ve her birine eşit fırsat sağlamak cesaret ister. Taraftarın musluklarını kesmek, gelir dağılımı adaletsizliğini ortadan kaldırmak cesaret ister. Kira ağlarını durdurmak ve ulusumuzun eğitime, sağlığa ve uygun fiyatlı konutlara erişimini sağlamak cesaret ister. Doyumsuz arkadaşların çıkarları değil; Adil ve sosyal bir devlet anlayışını benimsemek cesaret ister. Çalan, soyan, taciz edenlerden kurtulmak, her vatandaşa emeğinin hakkını vermek yürek ister. Hele suç ortağı bu kadar çok olan bir iktidar için hukukun üstünlüğünü tesis etmek, değer verdiği ve değer verdiği yargı bağımsızlığını pekiştirmek yürek kadar çelik gibi bir iradeyi de gerektirir. O yüzden Recep Bey’i ve arkadaşlarını anlıyoruz elbette. Çünkü onların böyle bir kalbe, böyle bir iradeye sahip olmadığını çok iyi biliyoruz.

“YOKSULLUK ARTIK YÖNETİLMEYECEK, YOKSULLUK SONLANACAK”

Üzülmeyin, Cumhuriyetimizden miras aldığımız mangal gibi bir yüreğimiz var. Büyük tarihimizden gördüğümüz sarsılmaz bir irademiz var. Ceddi’mizden öğrendiğimiz koca bir vizyonumuz var. Milletimizin teveccühünden aldığımız büyük bir cüretimiz var. Bu nedenle 14 Mayıs’tan sonra AK Parti iktidarının bir süs olarak gördüğü adalet konulu toplum sözleşmemizin ilk sözü aynı zamanda inşa edeceğimiz Türkiye’nin de temeli olacaktır. Yoksulluk artık yönetilemeyecek. Yoksulluk sona erecek. Türkiye aç, mutsuz çocukların ülkesi olmayacak, 21. yüzyılın imkanlarıyla Cumhuriyetimizin sunduğu tüm eşit imkanlara sahip, adil bir şekilde yaşama güvencesi verilen barışçıl, halinden memnun ve umutlu çocukların ülkesi olacaktır. DÜZGÜN Parti iktidarında Türkiye tarih yazacaktır.

“ONLARLA AYNI ŞEKİLDE DÜŞÜNMEDİĞİMİZ İÇİN ONLAR SÜREKLİ MAĞDURLAR”

Bugün ülkemizde sevgi yerini nefrete, hürmet yerini öfkeye bırakmıştır. Milli birlik ve beraberliğimiz her geçen gün zaafa uğramaktadır. İnsanlarımız her geçen gün ayrıştırılıyor ve kamp kuruyor. Millet olarak tarihimizin, kültürümüzün, kutsal devlet anlayışımızın tam tersine saygıdan, empatiden, akıldan yoksun olduğu bir ülkede yaşama mücadelesi veriyoruz. Bir gün AK Parti iktidarının keyfine göre vatan haini ilan edildik. Bir gün terörist ilan edileceğiz. Bir gün minnetsiz ilan ediliriz. Bir gün nankör ilan edildik. Gün gelir bu ülkenin hanımları olarak ‘sürtük’ bile ilan ediliriz. İyi o zaman? Aslında sonrası yok. Millet olarak haklı olmamıza rağmen tehdit edilen biziz, hakarete uğrayan biziz, iftiraya uğrayan biziz ama ilginç bir şekilde mağdur olan Recep Bey Bey ve arkadaşları oluyor. her zaman. Hep bir incinme, bir küskünlük, hep bir gücenme, hatta ibret verici.

Biz onlar hakkında aynı şekilde düşünmediğimiz için her zaman kurban olurlar. Masallarını, oyunlarını, saçmalıklarını her ifşa ettiğimizde kurban olmaları üzücü. Kiralarını, yağmalarını ve kanunsuz oyunlarını engellediğimiz için olağanüstü mağdur oluyorlar. Mesela gençler fikirlerini özgürce ifade etmek istiyor ama nedense bu kardeşler, bu arkadaşlar, Recep Bey ve şirketi mağdur oluyor, tutuklanan gençler ya da hapse atılan çocuklar değil. Kadınlar maruz kaldıkları zulme karşı haklarını savunmak isterler ama mağdur olan hep bu kereste gibi erkeklerdir. Esnaf işine dönemez, çiftçi tarlasını süremez ama bir şekilde saraylarında büyük bir lüks içinde yaşarken, araba sayısını bile sayamazken yine mağdur olurlar.

“BEN BİR KEZ MAĞDUR OLMADIM, ERKEKLER ‘Kurbanlarım’ OLARAK AHŞAP SAATLERİ SEVİYORLAR”

Asgari ücretliler geçinemiyor ama 5 maaş 10 maaş almalarına rağmen mağdur oluyorlar. Öğretmenler atanamıyor, emekliler üç kuruş maaşa mahkum ediliyor ama her takıma çöküp her ihaleyi kapatanlar hep mağdur oluyor ve yüksek sesle ağlıyorlar. Böyle bir insana hayret etmeliyim. Mesela ormanlarımız yanıyor, işlerini yapıp yangını söndüremiyorlar ama bu durumda bile yine mağdur oluyorlar. Sarsıntı oluyor yetişemiyorlar. Depremzedelerimiz enkazda yaşam mücadelesi veriyor ama depremzede olup defter tutan onlar. Aslında kurşun bize atılıyor ve yine onlar mağdur oluyor. güler misin ağlar mısın ben kadınım Bir kere de kurban olalım. Küfüre uğrayan bendim, iftiraya uğrayan bendim, Hakarete uğrayan bendim, bir kere ağlayamadım. Sizin yüzünüzden bir kez olsun kurban olmadım, kereste gibi adamlar ‘kurban’ diye ortalıkta dolaşıyor. Bana nasıl kurban olunacağını öğret.

“‘YAPAMAZSINIZ’ DİYEMİYORLAR, ÇIKIYORLAR KÜÇÜLÜYORLAR. TEHDİT EDİYORLAR. SOKAK GÖSTERİYORLAR”

21 yıldır bu beceriksiz ekiplerin ve şımarık güçlerinin bitmeyen mağduriyet senfonisini dinliyoruz. ‘Yapamayız’ diyemiyorlar, ‘Yapamıyoruz’ diyemiyorlar, ‘Yapamıyoruz’ diyemiyorlar, çıkıp hakaret ediyorlar. Tehdit ediyorlar. Çubuk gösteriyorlar. Üstüne bir de utanmadan ‘uygunsuz’ sözlere maruz kaldıkları gerekçesiyle yeniden mağdur oluyorlar. Türkiye böyle bir havayı, böyle bir utanmazlığı, böyle bir saygısızlığı hak etmiyor. Onun için ÂLÂ Parti olarak milletimizin doğasında var olan bedelleri diriltmenin nutkunu atıyoruz. Eşit fırsatlarla sağlayacağımız bir toplumsal gelişimin yanı sıra, saygı ve itibarı yeniden tesis etmeyi taahhüt ediyoruz. Ancak sadece bir kişinin iki dudağından çıkacak söze değil, 85 milyonluk her bireyin iki dudağından çıkacak söze de saygı duyacağımızın sözünü veriyoruz. 200 yıllık demokrasi kültürümüzden aldığımız güçle, farklı görüş, fikir ve görüşlere saygı duyan bir Türkiye’de milletimizi ziyafet sofrasında buluşturacağız merak etmeyin.

“AK PARTİ TARAFINDAN İZLENEN ‘SAYGI’ KAVRAMI TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN İKİNCİ SÖZLEŞMESİDİR”

14 Mayıs’tan sonra AK Parti’nin ayaklar altına aldığı ‘saygı’ kavramı, toplumsal sözleşmemizin ikinci sözü, Türkiye’yi o bayram sofrasında buluşturan harcı olacak. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere tüm vatandaşlarımızın eğlenmek, rahat nefes almak, dilediği kadar gülmek, keyifli bir yaşam sürmek hakkı olacaktır. Bir hanımefendi ya da genç bir adam gülünce edepsiz oluyorsunuz. Gülünce başka şeyler yapıyorsun, ‘sürtük’ oluyorsun. Siktir et. Kadın haklarına, çocuk haklarına, doğmamış çocukların haklarına, hayvan haklarına, çevre haklarına, siyasi ve yaşam tarzı tercihlerine, her vatandaşının kimliklerine saygılı bir Türkiye, İYİ Parti iktidarında tarih yazacaktır.

Cumhuriyetimizin ilmek ilmek ördüğü büyük vizyondan bugün maalesef çok uzağız. Atamızın muasır medeniyet hedefinin ötesine geçmek şöyle dursun, muasır medeniyetten kopmak üzereyiz. 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi’nden çıkan ‘Her Türk, her yerde hayatını kazanır ama her şeyden önce ülkesi için çalışır’ kararının gururu, ne yazık ki yerini ‘Türkiye’ bir doktoru kaybetti, Almanya bir garson kazandı’. . Son günlerini yaşadığımız 21 yıllık AK Parti iktidarı döneminde niteliksiz eğitime, niteliksiz eğitime, niteliksiz sağlığa, niteliksiz yaşama mahkumuz.

“SÜREKLİ BİZE ‘HASTANE AÇTIK’ DİYOR AMA AÇTIĞI HASTANEDE DOKTOR YOK”

Mesela Recep Bey hani sürekli üniversite açmış diye övünüyor ama açtığı üniversitede asistanlardan başka hoca yok. Mesela bazen ‘Bizim zamanımızda teksir kağıdı vardı’ denir. Ama bugün sözde kuşe kağıtla okuyan çocuklarımızın öğretmeni yok. Mesela sürekli ‘Hastane açtık’ diyor ama açtığı hastanede doktor yok. Mesela 21. yüzyılda hala her fırsatta ‘biz yollar yaptık, köprüler yaptık ama bugün gençlerimiz araba, mazot alacak paraları yok’ diye övünüyorlar. Yani AK Parti iktidarı için her şey rakamlardan, her şey gösterişten ibaret. Kalite umurlarında bile değil. Çünkü bu arkadaşların gücü sizin vasıflarınız, vasıflarınız, yetkinliğiniz değil; tıpkı kendileri gibi saf bir sıradanlığın gücü. Bu çok açık.

Bu durum; Eğitim politikalarımızdaki sıradanlığı da anlıyoruz. Bugünün gençleri yurt dışında yaşamanın yollarını arıyorsa, bugünün kadınları kendine güvenmiyorsa, bugünün çocukları derin bir yoksullukla karşı karşıyaysa bunun sebebi Ak Parti’nin eğitim politikalarının vasatlığıdır. AK Parti iktidarı döneminde günü kurtarma sözlerinin çözümlenmesinin, ülkemiz gerçekleriyle bağdaşmayan uçarı adımların ve vizyonsuz bakış açısının eğitim politikalarımıza açtığı yaralara yıllardır hep şahit olduk. Maalesef olmaya devam ediyoruz.

“MİLLİ EĞİTİM BAKANI SON 21 YILDA 8 KEZ EĞİTİM SİSTEMİ 15 KEZ DEĞİŞTİ”

Son 21 yılda 8 kez Milli Eğitim Bakanı, 15 kez eğitim sistemi değişti. ve ne yazık ki bugün böylesine büyük bir beceriksizliğin ve istikrarsızlığın sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Devletin yanlış, sorumsuz ve niteliksiz yönetim anlayışı nedeniyle ülkemizde özellikle çocuklarımız arasında yaşanan fırsat eşitsizliği maalesef kronikleşmiştir. Onun için biz YETER Partisi olarak Türkiye’nin dört bir yanını saran bu vasatlığın önüne geçecek, ülkemiz ve çocuklarımız için hayırlı sayılan bu çarpık sisteme ‘dur’ diyeceğiz. 21. yüzyılın gereklerine ve zamanın ruhuna uygun olarak, bugün sadece bazı çocukların ve bazı gençlerin sahip olduğu imkanlara tüm çocuklarımızın ve tüm gençlerimizin sahip olduğu bir Türkiye inşa edeceğiz.

“AK PARTİ’NİN YOK ETTİĞİ ‘KALİTE’ KAVRAMI TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN ÜÇÜNCÜ SÖZLEŞMESİDİR”

Merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra AK Parti’nin yok saydığı ‘kalite’ kavramı toplum sözleşmemizin üçüncü kelimesi ve Türkiye’nin itici gücü olacak. Atatürk’ümüz, ‘Kalk Türk, senin için boyun sınırı yok’ dedi. ‘Şifre budur’ sözü tekrar tekrar gerçek olacak ve Türkiye, YETER Partisi iktidarı altında dünyanın her yerinde çalışabilecek, dünya standartlarında işlerini yapabilecek nitelikli insanlar yetiştirerek tarih yazacaktır. 21 yıldır ‘Güçlü Türkiye’ ile başlayan birçok kelime ve cümle duyduk. Kaç vaat, kaç kelime maksat duyduk. Pek çok hikâye, pek çok hikâye dinledik. Ancak tüm bunların sonunda gördük ki sadece Türkiye’yi yönetenler ve onun etrafında kümelenen dar bir grup güçleniyor. Öte yandan Türkiye’nin her geçen gün gücünü kaybettiğine şahit olduk. Recep Bey’in ‘Kalkıyoruz’ dediği gibi Türkiye dibe battı. Uçuyoruz derken Türkiye uçurumun kenarına geldi. Büyüyoruz dedikçe kriz yumağı derinleşti.

“BU ARKADAŞLAR 21 YILDIR YAPMADIKLARINI BU YIL YAPARLAR?”

Şimdi bu arkadaşlar 21 yıldır yapamadıklarını bu yıl yapacaklar mı? 21 yıldır yapamadıklarını bundan sonra yapacaklar mı? 21 yıldır tutamadıkları sözlerini bu seçimden sonra tutacaklar mı? 21 yıldır dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokamadıkları Türkiye’yi mi yükseltecekler, tersine alçalttıkları Türkiye’yi mi? Yapamazlar, yapamazlar. Çünkü niyetleri farklı. Çünkü ilgi alanları farklıdır. Çünkü öncelikleri farklıdır. Bu nedenle UYGUN Partisi olarak milletimizden aldığımız destekle Türkiye’yi güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Üstelik bunu 2 ayda bir atılan ‘yükselten’ tiradlarla değil, hak ettiğimiz gibi dünyada büyük bir ekonomik güç haline gelerek başaracağız. Yani Türkiye’nin gerçek potansiyelini ortaya çıkararak sağlayacağız. Altyapı, teknoloji ve inovasyona yatırım yaparak ekonomik büyümeyi ve istihdamı destekleyeceğiz. Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası nüfuzunu artırmak ve dünyadaki komşularımız ve ortaklarımızla ilişkilerimizi geliştirmek için etkin ve etkili bir dış politika izleyeceğiz. Başka bir deyişle, kendi diplomasimiz olmayacak. Anlık, şanlı bir Türk diplomasisi olacak. Yani dış politikada ‘dostum Macron, dostum Trump, dostum Putin’ dönemi sona erecek. Türk Dışişleri tüm kurumsallığıyla geri dönecektir.

“KRİZLERİN NORMALLEŞTİRİLDİĞİ VE DEVLETLERİN MUM İLE DE ARADIĞI BİR ORTAMDA TÜRKİYE GÜÇLENDİRİLMEZ”

Dünyanın en verimli topraklarında yaşıyoruz. Avrupa’nın en büyük tarım alanlarına sahibiz. Avrupa’nın en büyük turizm potansiyeline sahibiz. Dünya ticaret yollarının merkezindeyiz. Avrupa’nın en genç ülkesiyiz. Ancak bu zenginliği doyasıya yaşamamız gerekirken maalesef işsizlikten bahsediyoruz. Kapanan dükkanlardan, küçülen ekonomiden bahsediyoruz. Borca batmış emeklilerden, açlıktan kırılan en düşük maaşlılardan bahsediyoruz. Yurt dışına kaçma hayali kuran gençlerimizden ve öldürülen kadınlardan bahsediyoruz. Krizlerin sıradanlaştığı, istikrarın mumla arandığı bir ortamda Türkiye güçlenemez. Bu yüzden YETER Partisi’nin gücünde güçlü bir Türkiye için kendi kendine yeten bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bunları gerçekleştirmek Recep Bey için imkansız olabilir ama İYİ Parti için çok kolaydır. Çünkü onların hayallerinin bittiği yerde İYİ Parti’nin gerçekleri başlıyor. Onların vizyonunun bittiği yerde UYGUN Partisi’nin çözüm ve projeleri başlar. Süreleri dolduğunda İYİ Parti aşaması başlıyor.

“AK PARTİ’NİN ÜLKEMİZDEN ALDIĞI GÜÇ TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN DÖRDÜNCÜ SÖZLEŞMESİ VE TÜRKİYE’NİN MUTLAK GELECEĞİ OLACAKTIR”

Merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra AK Parti’nin ülkemizden çaldığı iktidar, toplum sözleşmemizin dördüncü sözü ve Türkiye’nin mutlak geleceği olacaktır. Çünkü bizim yolumuz kalkınma yolu olacaktır. Üstelik bu yolda herhangi bir eğim veya viraj olmayacak. Bu yol sizi doğrudan bolluğa, bolluğa ve zenginliğe götürecektir. Bu yolun sonu; dürüstlükten, liyakatten, hukuktan, adaletten, demokrasiden çıkacaktır. ez cümle; Bu yolun sonunda Avrupa, tefecilerin lobileri tarafından yağmalanmayan, göçmen hendeği olmayan prestijli bir Türkiye’ye sahip olacaktır. Ekonomik coğrafyasına değer katarak dünyaya ilham veren istikrarsızlığın merkezi değil, istikrarın simgesi pırıl pırıl bir Türkiye olacaktır. GÜZEL Parti iktidarında güçlü bir Türkiye’nin, potansiyelinin farkına vararak ve özgün bir başarı öyküsü yazarak tarih yazacağından hiç şüpheniz olmasın.”

Kaynak: ANKA / Yeni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu